Ortodoks Dinselliğinde ikonaların Rolü

0
105

Ortodoks inananları için ikonaların özel bir yeri vardır. Bir ortodoks dindarının ayine katılabilmek için kiliseye girdiğinde ilk yapacağı şey, ikonostasise yönelerek, oradaki ikonaları selamlamak, onlara saygı, hürmet ve bağlılık sunmaktır.

İkonostasisdeki ikonalar belli bir sıraya göre öpülür, önce İsa ikonaları, sonra Meryem ikonaları ve nihayet melek ve azizlerin ikonalarını öperler. Daha sonra ikonostasisin önünde yer alan analogion (ambon)’a çıkarak, burada teşhir edilen törenle ilgili özel bir ikonayı öperler, başlarını eğip haç çıkartırlar, bir dua okurlar sonra ona hürmetsizlik yapmamak için önünden geri geri adım atarak uzaklaşırlar. Bazen özel ikonalar için bir stand ayrılır (proskynetarion) ve burada dindarlar bir mum yakarlar.

İkonalar evlerde de özel bir önem arzederler. Her Ortodoks aile, oturma odasının ve yatak odasının “Güzel Köşe” olarak adlandırılan doğu köşesine bir ikona asar. Misafirler ikonanın yer aldığı odaya girdiklerinde önce ikonayı başlarını öne eğerek selamlar ve haç çıkarır, sonra ev sahibini selamlarlar. İkonalar sadece kilise ve evlerde değil, her çeşit sivil yapılarda, okullarda, askeri binalarda, çeşitli klüp ve benzeri sosyal teşkilatların binalarında yer alırlar.

Bazı dindarlar yanlarında kendi ikonalarını taşırlar ve dua etmeye başlamadan önce onu çıkarırlar. İkonalar, değerli aile yadigarları arasında yer alırlar ve kuşaktan kuşağa devredilirler. Ortodoksluk, her kesim tarafından anlaşılır bir inanç sistemine sahiptir. İncil kullanılır, çeşitli konularda duygusal ilahiler söylenir, ikonalara saygı gösterilir, hatta bazılarının “batıl itikat” dediği türden de inanışlar Ortodoks halk arasında yayılmıştır. Örneğin ikonalara atfedilen mucizeler ve Ortodoks halkın ikonalara verdiği önem, bunların ibadet unsuru olarak kullanılması, Ortodoksluğa yabancı olanlar için çok zor kavranabilir özellikler göstermektedir.

Aziz ikonası

Tüm Hristiyanlar, ikonaların eğitsel amaçla kullanılmasını tasvip ederler. Ancak Ortodoks ikonasının farklı bir boyutu vardır. Örneğin, bir aziz ikonası, saygıdeğer bir şahsın ebediyyen hatırlanmasını sağlayacak bir resim olmanın ötesinde anlam ve değere sahiptir. İbadette oynadığı rol dolayısıyla da büyük bir hürmete layıktır. Bu hürmet İncil’e ve haça da gösterilir. İkonanın takdis derecesi “Aşai Rabbani” ayinin takdis edilmiş unsurlarına gösterilen ilginin biraz altındadır.

Çünkü ökaristik (eucharistic) ayin doğrudan Isa’ya yöneltilmiştir. Bir İsa ikonasında ise – İkonanın maddi niteliğiyle temsil ettiği – ilahi gerçeklik boyutundaki şahısla tasviri arasında bağlantı söz konusudur. Ortodoks düşünüşünde, ikona, resmettiği asıl varlığa bir duyum ulaştırır. Bu bağlantı, bir kutsal rölik ile röliğin kaynağı olan aziz arasındaki bağıntıyı andırır. Çünkü, azizin rölikte gerçekten var olduğu kabul edilir ve aynı şekilde kilise tarafından törenle hizmete adanan bir ikonanın kendi ilk örneğiyle bağlantısı, doğal bir bağlantı olarak görülür.

Bu bağlantı, takdir ve takdis töreniyle sağlanmış olur. Yani, bir ikona kutsanmadan önce ibadet unsuru niteliğini kazanamaz. Ancak, törenden sonra bir ikona, dünyevi ile ilahi olan arasında bir bağ kurarak, ibadet edenlerle ilişkiye geçer. Bu ilişkinin kurulabilmesi, dindar kişinin temiz kalpli ve yanlış düşüncelerden arınmış olmasına da bağlıdır. Ortodoks inancına göre, bir ikona, Rahim Varlığın bir yeridir. Orada, İsa’nın, Meryem’in, azizlerin ve tasvir edilen her şeyin bir sureti zuhur ettiğinden, ikona, inananların bir dua yeridir.

Kutsal bir ikona önünde niyaz etmek yoluyla temiz kalpli iman sahipleriyle ikonada sureti görünen kutsal şahıs arasında bir bütünleşmenin olacağı kabul edilir. Bu derece kutsiyet ve hürmet kazanan ünlü örneklerin, törenlerde caddeler boyunca taşınmaları, ya da papazlar tarafından hasta yatağının başucuna getirilmeleri hiç de şaşırtıcı sayılmamalıdır. İkona ile prototipi (ele model olarak alınan esas orijinal) arasındaki bağlantı öyle güçlüdür ki, çok sayıdaki ikona, “mucize gösteren ikona” özelliği kazanmıştır.

Gerçekten mucize gösteren ikona, örnek bir ikona olarak kabul görür. Böyle ikonaların mucizevi bir güce sahip olduğu inancı sayısız hikayelerin doğmasına yol açmıştır. Bu menkıbeler (dini hikayeler), bir ikonanın hastalık tedavi edici niteliği olduğunu, kötülükleri uzaklaştırdığını, inanç sahiplerine materyal yaşamda iyi talih getirdiğini; güvenlikleri tehlikeye düşerse ikonanın kendi kendini koruduğunu; gösterilen hürmete karşılık verdiğini; hatta bir şeye kızarsa, kızdığı kişiyi kötü davranışıyla, fiziksel olarak zarar vererek ve yüzüstü bırakarak cezalandırdığını, ancak tövbe eden bir günahkarı merhametle iyileştirdiğine yer verebilirler.

Ortodoksluğun resmi öğretisi

Bunların hiçbiri Ortodoksluğun resmi öğretisi olmayıp, halk arasında yayılmış rivayetlerdir. Bir toplumda, halk inancının bazen fantastik boyutlara ulaştığı ise bir gerçektir. Bu olaylara yönelik Ortodoks yorumu ise şöyledir:

“İkonada tasvir edilen azizden dilendiğinde, Tanrı ikonanın önünde ibadet eden niyaz sahiplerinin dileklerine karşılık verir.”

Böyle bir açıklama, halk arasında “Aziz, hayır sahibi bir kimse olduğundan, bu özel tasviri hürmet görmektedir” şeklinde bir fikrin doğmasına ya da bir ibadet ikonasının “mucizeler gösteren, kutsayan bir ikona” olduğu hissiyatının doğmasına kolayca yol açabilir. Bu konuyla ilişkili olarak, ilk örneğinin Aziz Luka’nın elinden çıktığına inanılan ikona geleneğine bağlı çok sayıda “Kutsal Meryem” tasviri vardır ve bu ikonalara derin hürmet gösterilir. Ortodoks inananlarının kalplerinin bir yerinde “İkonalar elle yapılmamıştır” şeklinde bir inancın yaşadığı da söylenebilir.

İkonoklast (tasvir kırıcı) bir hareketin Doğu Hristiyan alemindeki mevcudiyeti, ikonaların Ortodoks dünyasındaki etkisinin açık kanıtıydı. Böyle bir hareketin Katolik Dünyasında değil de Ortodoks aleminde olması, dini tasvirlerin Ortodoks Hristiyanları için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu gösterir. Bu mücadele süreci dikkatle incelendiğinde, ibadet ikonalarının taşıdığı önem daha iyi anlaşılır.

İkonaların ibadet unsuru haline dönüşümü, Erken Hristiyanlık döneminde başlamış ve İkonoklazma Devri (726-842)’nin sona ermesine doğru kesin şekil almştır. İkonoklazma öncesinde kutsal ikonaların adeta bir idol, put kabilinden değere sahip olduğunu, inanç sahiplerini bulundukları dini merkezlere çektiklerini, manastırların ve Bizans Kilisesi’nin gücüne güç kattığını görüyoruz. Bu süreçte İmparatorlukta krize sebep olan diğer meselelerle de bağlantılı olarak rasyonalist Bizans İmparatorları, merkezi otoritelerinin karşısındaki dini çevreleri aşırı güçlendiren bu kutsal dini tasvirler sorununu, İslam Dünyasındakine benzer bir yöntemle bertaraf etme mücadelesi başlatmışlardır.

Bu mücadeleler, dini tasvirleri söktürmek, yaktırmak, karşıt görüştekileri sürgüne göndermek, zindanlara attırmak gibi yöntemler de sürdürülmüşse de neticede 842′de tasvir taraftarlarının kesin zaferiyle son bulmuştu. Bu zafer, bir Ortodoks yortusu haline dönüşmüş ve tüm Ortodoks kiliselerinde 842 yılından başlatılmak üzere (İmparatoriçe Theodora’nın saltanatında), dini tasvirlere, ikonalara hürmetin yeniden tesis edilmesinin şerefine her yıl kutlanmaya başlanmıştır.

Bizans İmparatorluğundaki ikonoklast mücadelelerin tasvir taraftarlarının lehine sonuçlanması, dini sanat ve mimari sahalarında da köklü değişikliklere yol açmıştır. Kilisenin İkonoklazma Devrinde karşılaştığı baskıların öcünü alarak, adeta kendi zaferini vurgulayan bir tutum içine girdiği görülmektedir. Kilise, sanatı kendi yasalarına bağımlı kılmış ve sanatçıların da bu kuralların dışına çıkmaları mümkün olmamıştır.

Kilise, hakim plan tipi olarak belirlenen “Haç Planı” sayesinde Hristiyan inancını simgeleyen kutsal bir sembol halini almış ve böylece 9.yy’da Bizans Kilisesi, yeryüzünü ve semavi alemi temsil eden bir “Mikrokosmos”‘a, diğer bir tabirle tam bir “ikona” ya dönüşmüştür. Aynı zamanda da İsa’nın yeryüzündeki yaşamını temsil eden Kilisede teolojik kaynaklı, hiyerarşik ve litürjik bir resim programı hakim olmuş, ikonalar ikonostasisdeki kutsal ve işlevsel yerlerini almışlardır.

Ortodoks inanç sistemi içinde ikonaların tanımlayıcı ve didaktik amaçlara ve ibadete hizmet etmelerinin yanısıra sanatsal bir değer taşıdıkları da dikkati çekmektedir. İkonoklazma sonrasında yapılan tanımlayıcı ve didaktik nitelikli ikonalar, abidevi duvar resmi ve minyatür sanati ikonografilerine paralel bir gelişme gösterir. Buna karşılık, ibadet ikonaları ise geleneğe bağlılıklarını korumuşlar ve kendilerine özgü bir ifade tarzının, anlayışının temsilcisi olmuşlardır.

Ruhani bir sanat olan Bizans Sanatıi natüralist bir tasvir tarzını bilinçli olarak dışladığı gibi, aynı zamanda sanatçının hayal gücünden kaynaklanan keyfi özelliklere yer vermez. Biçimler ruhani bir aleme ait olup, kutsal, sembolik formlar ve mistik renkler kullanılır. Gereksiz ayrıntılara yer verildiği takdirde konu bütünlüğünün dağılacağını göz önünde tutuan bu sanat, bir tasviri en yalın, en açık ama mistik bir güçle dolu ve ruhsal yaşantılara yön verici bir tarzda ele alır.

İnsanların bireysel tutkuları bir kenara itilerek, Tanrı’nn hizmetine adanmış bir ikonografya doğar. Bireysel olmyan tasvir tarzı da bu sanatın evrensel bir boyut kazanma arzusuna işaret eder. Çağın dünyevi hazlarına ve tutkularına, tercih edilen konularına ve kişisel yeğlemelerine yer vermeyen Ortodoks İkonografyası, gücünü tanrının inayetinden, ihtişamından alarak, ağır başlı ama alçak gönüllü ve huşu verici bir ifadeyi orijinal yöntemlerle yansıtır. Bu sanat anlayışı, ifadesel bir derinliğe ve mistik bir güce sahip olup, kitlelerin ruhsal yaşantılarını yönlendirir.

Konuyu açık ve yalın bir kompozisyon anlayışıyla ele alarak, her kesimden halka hitap eder. Tasvirler, belli kalıplara bağlı olarak, engin ve güçlü bir ruhaniliği iade etmeye yönelik geliştiğinden kendine özgü bir kimlik kazanmış, natüralist bir tasvir tarzının perspektif kuramlarıyla, anatomik etüdleriyle ve bazı problemleriyle pek ilgilenmeyip, en içten, en samimi, derin ve etkileyici bir anlatıma sahip olmuştur.

Ortodoks İkonografyasının natüralist ve realist olmaması ve dış dünyayı gerçekçi görünümleriyle resmetmemesi, onun işlevinin farklı oluşundan kaynaklanmaktadır. Çünkü bu ikonografya, kaynağını “Yüksek Teoloji”‘den alan bir “Litürji” çerçevesinde gelişmiştir. Temel amacı, ruhani tasvirlerin, geniş kitlelerin ruhuna Hristiyan Doktrini’nin mistisizminin nüfuz etmesini sağlayacak şekilde oluşturulmasıdır. Bu ikonografya, aynı zamanda Hristiyanlık ruhunu özümleyen insanı olduğundan daha yüksek bir seviyeye çıkarmayı vaadederek, inananları ruhunu Tanrı’nın kutluluğuna ulaştırmaya yardım etmeyi araştırır.

Doğu Ortodoks kilisesinin dini sanatında geleneğe bağlılığın sürmesi, sanatsal yetersizliğin bir işareti olarak görülemez. İkonalar ve ikona sanatı, kendi kültür içeriğinde ve önyargısız olarak değerlendirilmelidir. Ortodoks kilise ressamlarının çoğu anonim bir faaliyet içinde yer almışlardır. Bir ikona resmi, bir sanatçının eseri olmayıp, kutsal niteliğiyle, bu alanda uzmanlaşmış manastırlarda gerçekleşir.

Her Manastır, kuşaktan kuşağa önemle aktarılan geleneğe sahip bir okuldur. İkonalar, genellikle her ustanın kendi uzmanlık alanıyla ilgili çalıştığı grup eserleridir. Bir usta gözleri, bir usta saçı, bir üçüncüsü elleri, dördüncüsü elbiseleri resmeder. Dolayısıyla, sanatsal bireysellik ortadan kaldırılarak, üretim olgusunun kendisi yaratıcı faktör olmuştur. Ortodoks ikonalarının farklı karakterini kavrayabilmek, onu var eden özel şartların ve teolojinin ışığında mümkün olabilir.

Read More about Olimpiyat Madalyası

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz