İznik Çinileri

0
120

Bizans ve Osmanlı dönemlerinde çiniciliğin en önemli merkezlerinden biri olan İznik’te çini sanatı yaklaşık 200 yıllık bir suskunluk döneminin ardından 1990’lı yıllarla birlikte yeniden canlandı.

Bursa’nın bu küçük ilçesi bugün özel tekniği ve işlemeleriyle çinicilik sanatının en önemli merkezi konumunda…

Çin ülkesinden gelen” ya da “Çin işi”, anlamını taşır kökeni Farsça olan “çinî” sözcüğü… Kimilerine göre, ilk kez Çin’de yapıldığı ya da Çin’den Anadolu’ya geldiği için bu ad verilmiştir. “Çini’ye, “topraktan yapılma sırlı kap” da deniliyor. Bu “sır”, Türkçe bir sözcük ve yalnızca, çini çanak çömleklerin üzerine sürülen özel formüllü madde ya da aynaların arkasında kullanılan ince maden tabakası anlamında kullanılıyor. Yüzyıllardır çanak çömleklerde kullanılan kimi “sır’lann özel formülleri var. Bu “sırlı” formül babadan oğula, ustadan çırağa aktarılmış. Kim bilir, belki de o eşsiz Selçuklu çinilerinin, İzniklerin, Kütahyaların, “sır”ı böylece ortaya çıkmıştır…

Türklerin Anadolu’ya girdiği yıl

Kimi araştırmacılar Anadolu çini sanatının başlangıç tarihim, Türklerin Anadolu’ya girdiği yıl olan 1071’de başlatır. Çininin Anadolu’daki gelişim dönemi de Selçuklu İmparatorluğuna tarihlenir. Oysa, tek başına bir sanat türü olarak ele alınamayacak ve tek bir uygarlığa mal edilemeyecek olan çinicilik, neredeyse insanoğlunun toprakla haşır neşir olmaya başladığı en eski çağlara değin uzanır. Her ne kadar çömlekçi çarkının ilk kez ne zaman kullanıldığı bilinmiyorsa da; Kuzey Amerika yerlilerinden Mayalara ve Azteklere, Şamanizm dönemi Orta Asyası’ndan, Mezopotamya’ya değin tüm uygarlıkların toprağı biçimlendirerek türlü türlü bezemelerle çanak çömlekler ürettikleri bilinir. Tarihin en eski çanak çömlekleri, günümüzden yaklaşık 9 bin yıl öncesine tarihle- nen ve Anadolu’da, Çatalhöyük’te bulunan seramiklerdir. Anadolu çiniciliği, genellikle Orta Asya, Selçuklular ve Beylikler dönemi ile Osmanlı dönemi etkisi olarak üç evrede ele alınır. Orta Asya etkisinin egemen olduğu çinilerde, kartal pençesi, kuğuların baş hareketleri, kuş gagalan ve hayvan kulakları gibi figürler bolca kullanılmıştır. Selçuklu ve Beylikler dönemi çinilerinde “mavi-beyaz” ve “türkuvaz-mavi” grubuna giren motifler kullanılmıştır. Geometrik anlatımlar ise doruk noktasındadır.

Osmanlı çiniciliğinin en seçkin örneklerinin İznik’te üretilenler olduğu kabul edilir. İznik’te çiniciliğin başlaması Bizans’ın son dönemi ile Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerine rastlar. Özellikle 16. yüzyılın ortalarında en parlak dönemine ulaşan çinicilikten ötürü kent, “Çinili İznik” adıyla da anılmıştır. 1648’lerde İznik’e gelen Evliya Çelebi, bu şehrin dokuz mahallesinde halkın çini ve çanak çömlek imal ederek geçimini sağladığını ve İznik’te 340 adet çini fırının bulunduğunu seyahatnamesinde zikretmiş. İznik’te üretilen çinilerin yaklaşık yüzde doksanı bugün Türkiye’de bulunmakla birlikte, geri kalanları dünyanın çeşitli müzelerinde ve özel koleksiyonlarda yer alıyor. Öte yandan, çok nadir olarak Avrupa ve Amerika’daki müzayedelerde ortaya çıkan İz¬nik çinileri oldukça yüksek bedellerle el değiştiriyor. İznik çinilerine bu denli eşsizlik katan başlıca özel¬lik, saray nakkaşlarının değil, yerli sanatçıların elinden çıkmış desenlerin kullanılıyor olması. Bu tür ya-pıtlarda halka dönük folklorik özellikler egemendir.

Örneğin duvar çinilerinde görülmeyen insan figürleri, hayvan, bina, kalyon motifleri ve doğaüstü kimi simgeler İznik çinilerinin başlıca bezemeleridir. İznik çinilerinin günümüze değin ulaşan en özgün ve görkemli örnekleri, İstanbul’da Süleymaniye Camiinde, Kanuni ve Hürrem Sultan türbelerinde ve Top- kapı Sarayının çeşitli bölümlerinde; Bursa’da Yeşil Cami, Yeşil Türbe ve Muradiye Camiinde; Edirne’de ise Muradiye Camiinde görülür. Özellikle Bursa’da- ki Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’deki çinilerin Osmanlı çiniciliğinde yeni bir evre oluşturduğuna inanılır private tour bulgaria.

Her kareye bir koyun

Devrin en eski çinileri yapımı 1391 yılında tamamlanan İznik Yeşil Cami minaresinde görülüyor. Daha sonraki yıllarda 24×24 ebadında, 2-3 santimetre kalınlığında kareler halinde yapılan çimler Yeşil Cami minaresinde dikdörgen, kare, eşkenar şeklinde tuğlalar halindeydi. Padişahlar yaptıracakları sarayların, köşklerin veya camilerin süslenmesi için yapılacak çiniler için İznik valisine emir verir, vali de çiniciler loncası başına söylermiş. “Kaşici başı” denilen lonca başkanı hemen ustaları toplar, işbölümü yapar ve çinilerin imalatına başlarlarmış. “Kaşici başı” adı ise Buhara’nın Kaş kentinden gelmektedir. Bundan da çiniciliğin Buharalı Türkler tarafından 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu’ya taşındığını anlıyoruz.

Çinicilik sanatının zirvede olduğu 18. yüzyıla kadar devam eden 300 yıl boyunca da çok değerli olan çininin 24×24 olan bir karesi bir koyunun fiyatına eşdeğerdi. Hammaddesi, işlenmesi çok zor olan yan değerli taş kuvars olup çiniye aynı zamanda gözakı rengini veren de bu kuvarstır. Bu renk çiniye derinlik veriyor, diğer renklerle uyum sağlıyor ve yansıyan ışıkların gözü yormasını engelliyor. Mavi, turkuaz, opak sansı, mor, mercan kırmızısı ile öne çıkan İznik çinisi 1995 yılında kurulan İznik Eğitim ve Öğretim Vakfı sayesinde geleneksel yöntemlere sadık kalınarak tekrar canlandırılmaya çalışılıyor Burası Anadolu.

Vakıfta hem İznik ve çevresinden bu sanata ilgi duyanların eğitimi hem de yüzlerce yıllık geleneğe sahip bulunan bu sanatın yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması sağlanıyor. Vakıf bünyesinde yapılan çiniler yurtiçinde ve yurtdışında büyük ilgi görüyor. Özellikle Arap ülkelerindeki cami, iş merkezi ve yeni yapılan binalardan, vakfa büyük bir talep var. Vakıf atölyesinde, çinileri toz hammaddeden vazo, tabak, fincan gibi objelere dönüşmesini bire bir izleyebilirsiniz. Vakıf halka açık; tüm yapım aşamalarını izledikten sonra çeşitli objelerden alabilirsiniz. Ama daha çok sipariş üzerine çalışılıyor, fiyatlar da 30 Dolar’dan başlıyor ve oldukça yukarılara çıkıyor; fakat almak şart değil, seyretmesi bile insana yetiyor.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz